Marsbahis Giriş, Marsbahis Güncel, Marsbahis Güncel Adresi, Marsbahis Giriş Adresi, Marsbahis Girişi, Marsbahis Güncel Sitesi, Marsbahis Güncel Linki, Marsbahis Yeni Adresi, Marsbahis Giriş Linki, Marsbahis Resmi Sitesi, Marsbahis Yeni Giriş, Marsbahis Kesintisiz Giriş, Marsbahis 2025 Güncel Adresi, Marsbahis Hızlı Giriş, Marsbahis Online Giriş, Marsbahis Mobil Giriş, Marsbahis Sorunsuz Giriş, Marsbahis Güncel Web Sitesi, Marsbahis En Son Adresi, Marsbahis Kayıt Ol, Marsbahis Üye Girişi

10 soruda Tatar sürgünü

Marsbahis

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 22, 2025
Mesajlar
17,532
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konuşan Özlem Kocukeli Özbay

_______________________________________


Kırım'ın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Osmanlı Devleti'ne bağlılığına son verilmesinin ardından 1783'te Rusya tarafından ilhakı hangi gerekçeye dayandırılmıştı? Osmanlı Devleti'nin bu süreçte yaşananlara karşı reaksiyonu ne oldu?


Her şey jeopolitikle ilgilidir. Rusya İmparatorluğu'nun halefi olan Moskova Çarlığı (Rusya Çarlığı), karayla kuşatılmış, denize ulaşımı olmayan bir ülke idi. Moskova Knezliği'nin denize tek ulaşımı kuzeydendi; ancak o bölgede de sular yılın büyük bir kısmında donmuş haldeydi. Sıcak su limanlarına ulaşmak, Moskova Knezliği'nin ve daha sonra da Rusya'nın başlıca hedefi haline gelmişti. Rusya batıda Baltık Denizi'e eriştikten sonra, güneyde Karadeniz'e ulaşmak üzere işe koyuldu. Burada Osmanlı İmparatorluğu ile çatışması gerekiyordu. Bu nedenle 17. yüzyıldan 18. yüzyılın sonlarına kadar Moskova/Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında bir dizi savaş gerçekleşti. Rusya er ya da geç Kırım Hanlığı dâhil Osmanlı topraklarının Çarlık Rusya'sı tarafından ilhak edileceğine inanıyordu.

İlhak yöntemleri farklılık gösterse de, sonuç kaçınılmaz olarak aynıydı. 1770'li yıllarda sahnelenen senaryo şu şekildeydi: Kırım hanı ve nüfuzlu Şirin aşireti, Rusya Çariçesi II. Katerina'ya bağlılıklarını bildirdiler. Çarlık orduları Kırım'ı işgal ettiler ve Kırım'ın bağımsız bir devlet olduğu ilan edildi. Osmanlılar Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım'ın bağımsızlığını tanıdı. Ancak aradan 10 yıl geçmeden II. Katerina Kırım'ın Rusya'ya ilhakını emretti (1783). Son tahlilde bunlar yalnızca ayrıntıdan ibaretti. Zira Moskova Knezliği/Rusya daima sıcak su limanlarını elde etmeyi istiyordu. Bu ilhak ile Kırım'da ve Karadeniz'in kuzey kıyılarında birkaç limana sahip olmuşlardı.

Elbette Rusya Osmanlı İmparatorluğu'nu Avrupa'dan çıkarana kadar durmayacaktı. Belki de Katerina'nın 'Yunan Projesi'ni -Rus imparatorluk hanedanı tarafından yönetilecek Bizans İmparatorluğu'nun yeniden kurulması- gerçekleştirebileceklerdi. Bu emeline ulaşamamasının nedeni, Büyük Britanya ve Fransa'nın yardımıyla, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'na kadar hayatta kalmayı başarabilmesiydi.

1774'ten 1944'e kadar geçen 170 yılda Rusya Tatar topraklarında neyi hedefledi? Bu hedefe ulaşmak için takip ettiği sistematik program neyi içeriyordu? Bu süreçte Tatar kimliği, dili, kültürü ne tür yaralar aldı?

1783 yılında başlayan Rus yönetimi altında, Kırım Tatarları ve kültürleri istikrarlı biçimde geriledi. 1775 yılında Tatarlar Kırım nüfusunun yüzde 88'ini oluştururken, 20. yüzyılın başlarında, Çarlık Rusya'sının son yıllarında bu oran yüzde 30'a kadar düştü. 1944 yılına gelindiğinde, çeyrek asırlık Sovyet Rusya'sı yönetimi sonrasında bu oran sıfıra inmiş, Kırım'da artık hiç Tatar kalmamıştı. İstikrarlı gerileme ve sonunda Tatarların Kırım'dan silinmesinin nedeni, birkaç göç dalgası idi. Bunların en büyüğü Kırım Savaşı'nın sona ermesinden (1854) sonraki 10 yıl içinde gerçekleşti ve bu göçte 140.000'den fazla Kırım Tatarı Osmanlı İmparatorluğu topraklarına, ya Balkanlara (günümüzün Romanya ve Bulgaristan'ı) veya Anadolu'ya göç etti.

Kırım'da kalan Tatarlar ise çeşitli ayrımcılıklara maruz kaldılar. Camileri ve diğer kültür eserleri çürümeye terk edildi, zira çarlık otoriteleri Kırım'ı Ortodoks Hıristiyan toprağına çevirmeyi amaçlıyordu. Hersonesos (günümüzün Sivastopol'u) 10. asırda Kiev Büyük Prensi Vladimir'in vaftiz edildiği yer olması itibariyle, Çarlık Rusya'sının Kırım'ı Hıristiyanlaştırma amacının başladığı yer oldu. Çarlık Rusya'sındaki Hıristiyanlık ideolojisinin yerini Sovyet Rusya'sının ateist Marksist-Leninist ideolojisi aldı. İdeoloji değişikliğine rağmen Kırım Tatarlarının durumu daha da kötüleşti.

Tatarlar 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilere gerçekten yardım etti mi? Stalin'in o zamanki dış politikasını düşünürsek bu, sürgün için bir gerekçe olabilir mi?

2. Dünya Savaşı esnasında Hitler Almanya'sı tarafından işgal edilen Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunda, işgalci Nazi askerî ve sivil yönetimi yerel halktan destekçiler buldu. Bu durum Batı'da Nazi yönetimindeki Fransa'dan, Sovyetler Birliği dahil orta ve doğu Avrupa'ya kadar her yerde görüldü. Nazi Almanya'sının 1941 yılı Haziran ayında Sovyetler Birliği'ni işgal etmesinden sonra, Alman Ordusu (Wehrmacht) Kırım'ın kontrolünü ele aldı. Burada Nazi yöneticiler halkın çeşitli katmanlarından destek gördüler. Tıpkı Ruslar ve Ukraynalılar gibi, Kırım Tatarları da öz-savunma polis birliklerine (yaklaşık 6.000), Alman ordusuna (8.700) ve SS ve Alman polisinin yönetimi altındaki silahlı birliklere (1.600) katıldılar. Aynı zamanda tahminen 20.000 Kırım Tatarı, çeşitli cephelerde Sovyet ordusu içinde Alman işgalcilere karşı savaşıyordu. Bu arada Kırım'da birkaç yüz Kırım Tatarı Sovyet partizanlarına katıldı.

Burada önemli olan husus, Kırım'da yaşayan çeşitli halkların hepsinin belli oranlarda işgalci Nazi Alman rejimine destek vermiş olmasıdır. Bu tür eylemler hiçbir şekilde erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 188.000 Kırım Tatarının toptan, Kara Gün'den (18 Mayıs 1944) itibaren üç gün içinde sürgün edilmesini haklı çıkarmaz.

Şu Mübarek Topraklar'da 'Sovyet Tarzı Etnik Temizlik' ifadesini kullanıyorsunuz. Bu tabiri açabilir misiniz? 'Sovyet Tarzı Etnik Temizlik' Tatar topraklarında nasıl ortaya çıktı?

Sovyet Yüksek Lideri Joseph Stalin zorla sürgünü bizzat emretti. Bu sürgün emri Kırım'ın bütün Tatar halkının hayvan vagonlarına doldurulup Orta Asya'ya, özellikle Sovyet Özbekistan'ına yollanmasıyla en acımasız biçimde uygulandı. Sürgün edilenlerin yüzde 15'i (27.000) yolda hayatını kaybederken, on binlercesi yerleştirilecekleri yerlere ulaştıktan sonra öldü. Çünkü buralarda, Özbek bozkırlarının kızgın güneşi altında herhangi bir barınak bulamamışlardı.

resized_d6262-2d0dd8e8kitap.jpg


Kitabınızda dikkat çeken bir başka ifade de Tatarların geçmişten gelen 'etnokültürel yükleri'. Sovyet otoritelerinin tanımladığı şekliyle, neydi bu yükler? Sovyet yetkililer bu 'yüklerden' kurtulmak için ne tür yöntemler tercih ettiler?

Mayıs 1944 sürgünü, Rusya'nın Kırım'ı istemedikleri Tatar halkından temizlemeye yönelik kaç asırlık adımlarının sonuncusuydu. Rusya ve şimdi de Sovyetler Birliği'nin sürgün için gerekçesi basitti. Sovyetlere göre Kırım Tatarları, 13. yüzyılın ortalarında görkemli Slav Kiev Rus Devleti'ni yıkan Moğollara hizmet eden işgalcilerin soyundandı. Bir başka deyişle, Tatarlar yabancı işgalcilerdi ve 15. yüzyılın sonlarında kurulan Kırım Hanlığı, bir milyondan fazla masum Doğulu Slavı Osmanlı İmparatorluğu'na köle olarak satmak üzere esir almaktan başka bir şey yapmamıştı

Son olarak 20. yüzyıl Rusya'sı nihaî intikamını alacaktı. 2. Dünya Savaşı yaklaşırken, galip Stalin Kırım'daki Tatarların varlığı ile Avrupa'da sembolize edilen Moğol-Tatar boyunduruğu mirasını sona erdirmeye kararlıydı. Tatar kültüründen geriye ne kalmışsa -sivil mimari anıtlar, camiler, yer isimleri, hatta mezarlıklar- 1945 yılından sonra Kırım'da yeniden kurulan Sovyet rejimi tarafından yok edilecekti. Stalin'in her zaman söylediği gibi, Net naroda, net problem – Halk yoksa problem de yok!

Tatar sürgününe dair istatistikler bize ne söylüyor? Bu sürgün, neden bir soykırım olarak tanımlanmalıdır?

2. Dünya Savaşı sonunda, uluslararası hukuk bilimcisi Dr. Raphael Lemkin soykırım (genocide) terimini ilk kez kullandı. Onun tanımı 1948 Birleşmiş Milletler Soykırımının Önlenmesi ve Soykırımı Suçunun Cezalandırılmasına Dair Sözleşme'nin temelini oluşturdu. Taraf devletler (Birleşmiş Milletler'e üye devletler) soykırımın, 'ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen' fiiller anlamına geldiğini teyit ettiler. Kuşkusuz Mayıs 1944 sürgünü ve sonrasında Sovyetler Birliği tarafından yapılan zulümler, Kırım Tatarlarına karşı işlenen bir soykırım suçunu oluşturuyordu.

Kırım Tatarları sürüldükleri toprakların müşkül şartlarında hayatta kalmayı, dahası kimliklerini korumayı nasıl başardılar? Kırım'a dönme haklarının tanınmasını temin etmek de Tatarlar açısından oldukça meşakkatli ve yorucu bir mesai gerektirdi, öyle değil mi?

Kırım Tatarlarının Sovyet Orta Asya'sında sürgünde hayatta kalmayı başarması çok dikkat çekicidir. Yabancı topraklarda ve atalarının kültürü ve diline ilişkin herhangi bir resmî eğitime ulaşma şansı olmaksızın yaşamalarına rağmen, Tatar anne ve babalar çocuklarına bir kimlik şuurunu ve günün birinde Kırım'a dönecekleri fikrini aşılamayı başardılar. 1950'lerin sonlarında Mustafa Cemiloğlu'nun öncülüğündeki genç aktivistler Sovyet yetkili makamlarına Kırım'a geri dönme hakkı talep eden dilekçeler göndermeye başladılar. Sonunda bu hak 1989 yılı Kasım ayında Sovyet hükümeti tarafından verildi. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar, 135.000'den fazla Tatar Kırım'a dönmüştü.

1990'lardan sonra topraklarına dönen Tatarlar, yeni Rus rejimine uyum sağlama noktasında ne tür zorluklar yaşadılar?

1954 yılından itibaren Kırım, Sovyet Ukrayna'sının bir parçasıydı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, bağımsız Ukrayna içinde özerk bir cumhuriyet haline geldi. Kiev'deki Ukrayna hükümeti Kırım Tatarlarına sempati ile yaklaşıyordu. Bu da geri dönenlerin sayısının artarak, 2013 yılına kadar 266.000 (resmî rakam) ila 300.000 (gayrıresmî rakam) ulaşmasına yol açtı. Öbür yandan, Kırım Özerk Cumhuriyeti resmî otoriteleri –büyük bir kısmı Sovyetleşmiş Ruslar (Sovoklar) idi- temelde buna karşı çıktılar ve geri dönenlerin Kırım toplumuna entegrasyonu çabalarını önlemek için ellerinden geleni yaptılar. Kırım Tatarları büyük ölçüde Sovyetleşmiş Ruslar ve daha az oranda Ukraynalılar tarafından işgal edilmiş olan 1944 öncesi atalarına ait olan evlerine dönemediler. Gidecek bir yerleri olmadığı için, geri dönenlerin çoğu şehir ve kasabaların kenarındaki gecekondularda yaşamak zorunda kaldılar.

Öbür yandan, Ukrayna demokratik bir devlet haline gelmeye çalıştığı için, Kırım Tatarlarının çok geniş bir sivil ve siyasî örgütler ağı kurmalarına izin verildi. Bunların en önemlisi, bir ulusal kongre (Kurultay) ve onun yönetim konseyi (Meclis) idi. Meclis gayrı resmî Kırım Tatarı hükümet organı haline geldi. Başkanı, eski Sovyet muhalifi Mustafa Cemiloğlu, Kırım Tatarlarının ihtiyaçları için Kiev'deki merkezî hükümetle müzakereler yaptı ve Ukrayna Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak Kırım Tatarları Temsilciler Meclisi kuruldu. Tüm güçlüklere, özellikle Kırım Özerk Cumhuriyeti'ne egemen olan eski Sovyet kafasına sahip liderlere rağmen, Kırım Tatarları kısa süre içinde, ayrı bir millet olarak hayatta kalmaları için en büyük umutlarının Ukrayna olduğunu fark ettiler.

Batı'nın Kırım meselesine ilgisini hangi olaylar tetikledi? Dünyadaki Tatar sürgünüyle ilgili literatür hakkında ne söyleyebiliriz? Tatmin edici akademik çalışmalar yapıldı diyebilir miyiz mesela? Ya Rus tarihçiler, onlar bu literatüre ne kattı?

Kırım Tatarlarının yurtlarına geri döndükten sonra karşılaştıkları güçlükler, totaliter bir rejimden daha demokratik bir siyasal sisteme geçiş esnasında, eski Sovyet halklarıyla ilgilenen uluslararası organların dikkatini çekti. Ukrayna hükümeti yurtdışından, özellikle Avrupa Birliği, ABD ve Kanada'dan gelecek her türlü yardıma açıktı. Bu bağlamda çeşitli STK'lar ve Birleşmiş Milletler, Kırım Tatarlarının sosyal, tıbbî ve eğitimsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere birkaç milyon dolar yardım sağladılar. Bu fonların başlıca kaynakları arasında Birleşmiş Milletler Kırım Entegrasyon ve Kalkına Programı ile Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) yer alıyordu.

Bütün bu çabalar, 2014 yılı Mart ayında Rus silahlı güçlerinin beklenmedik işgali ve Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesiyle sona erdi. Kırım Tatarlarının siyasî ve sivil liderleri Mustafa Cemiloğlu ve Rıfat Çubarov yine sürgüne gönderildi. Ancak bu defa Ukrayna'nın başkenti Kiev'de yaşıyorlar. Ukrayna hükümeti onları şimdi Rusya işgali altında yaşayan Kırım Tatarlarının meşru temsilcileri olarak kabul etmektedir.

Birçok ülke -özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere ve Avrupa Birliği- Rusya'nın Kırım Tatarlarına saldırısı ve baskılarını kınamada Ukrayna'nın yanında yer aldılar. Hatta 2018 yılında Ukrayna, Lahey Uluslararası Adalet Divanı'nda Rusya Federasyonu'nun 'terörizmi finanse ettiği' ve Kırım Tatarları ile Kırım'daki etnik Ukraynalılara karşı 'ırk ayrımı' suçları işlediği gerekçesiyle bir dava bile açtı. Son olarak Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi'ndeki çeşitli enstitülerden bilim insanları, Kırım'ın ve Kırım Tatarlarının tarihî ve güncel statüsüne ilişkin çok iyi kaynaklara dayanan araştırmalar yayınladılar. Ne yazık ki bunların büyük çoğunluğu Ukrayna dilinde olup geniş uluslararası okuyucunun erişimine açık değildir.

Son olarak, Türk okuruna ne söylemek istersiniz?

Türkiye'deki Kırım Tatarı diasporası kuruluşlarının ve diğer sivil aktivistlerin Ankara hükümetine, Kırım sorunu konusunda daha pro-aktif bir tavır alması için baskı yapmaya devam etmelerini umuyorum. Umut ediyorum ki Türk hükümeti Kırım Tatarı kökenli Türk vatandaşlarının başvurularını dikkate alacak ve Ukrayna'nın Kırım'ın demokratik ve bağımsız Ukrayna'da hak ettiği yere geri dönmesi için verdiği uluslararası mücadeleyi destekleyecektir.

resized_aac0e-3eab030cmagocsi_resized.jpg


PAUL ROBERT MAGOCSI KİMDİR?

Toronto Üniversitesi'nde Tarih ve Siyaset Bilimi profesörü. 1980'den bu yana Ukrayna Çalışmaları John Yaremko Kürsüsü'nün başkanlığını yürütüyor. Profesör Magocsi öncesinde Harvard Üniversitesi'nde, İbrani Üniversitesi'nde (Kudüs), Prešov Üniversitesi'nde (Slovakya) çalıştı ve bir süreliğine Max Planck Sosyal Antropoloji Enstitüsü'nde (Almanya, Halle) tarih dersleri verdi. Araştırma sahalarının başında milliyetçiliğin tarihi, özellikle de sınır bölgelerinde yaşayan etnik gruplar arasında milliyetçilik geliyor. Tarih, sosyo-dilbilim, bibliyografya, haritacılık ve göç çalışmaları alanında eserler vermiştir.
 
Üst