- Katılım
- Ocak 22, 2025
- Mesajlar
- 22,842
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 36
İslami finansın gelişme potansiyeli ve Anglo-Sakson modeline yakınlığı
İslami finans hacmindeki büyüme yıllık yüzde 10 civarında seyretmektedir. İslam finansının büyüme potansiyeli, sıkı küresel finansal koşullar altında tartışılması gereken önemli bir konudur. 2022'de İslami finans varlıklarının 4,5 trilyon ABD doları seviyesine ulaştığı ve 2027'de 6,7 trilyon dolara yükselebileceği tahmin ediliyor. İslami finans sektörünün büyümesi, 60'tan fazla ülkenin İslami finans düzenlemeleri benimsemesiyle destekleniyor.
İslami finansın ekonomik büyümeye etkisi üzerine yapılan araştırmalar, risk paylaşımı ve faizsiz işlemler yoluyla uzun vadeli büyümeyi desteklediğini göstermektedir. Anglo-Sakson ve Kıta Avrupası modelleri serbest piyasa ekonomisinin iki başlıca modelidir. Gelişmiş sermaye piyasalarına ve doğrudan finansmanı önceleyen birinci model, 1980 serbest piyasa devrimiyle birlikte ikinciye üstünlüğünü kanıtlamıştır. Türkiye, Kıta Avrupası modeli özellikleri taşıyor. Anglo Sakson modeli özelliklerine daha yakın olan İslami finans, Türkiye'de ve diğer ülkelerde ekonomik kalkınmayı daha fazla destekleyecek bir potansiyele sahiptir. Burada, ekonomik kalkınma, büyümeden daha kapsamlı ancak kalkınmadan daha dar kapsamlı bir sözcük olarak kullanılmaktadır.
İslami finansın kalkınma ve istikrara doğrudan etkileri
Literatürde, İslami bankaların büyüme oranı üzerindeki etkilerinin geleneksel bankalara göre daha istikrarlı olduğu; İslami finans sistemlerinin küresel ekonomik krizlere karşı daha dirençli olduğu; risk paylaşımının ekonomik dalgalanmaları azalttığı ve uzun vadeli yatırımları teşvik ettiği; İslami bankaların KOBİ'lere daha fazla destek verdiği; faizsiz finansmanın reel sektör ile daha entegre olduğu; İslami sukuk piyasalarının altyapı yatırımlarına katkıda bulunmada nispi olarak daha fazla öne çıktığı; faizsiz finansmanın, ekonomik büyümeyi daha sürdürülebilir hale getirdiği; İslami finansın etik temelleri ve sosyal kalkınmayı daha fazla desteklediği; İslami finansın özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyümeyi hızlandırdığı ve nihayet İslami bankacılığın finansal sistemlerde istikrarı artırdığı yönünde bulgular mevcuttur.
Türkiye'nin Afrika ve Asya'da serbest bölge olması için atılması gereken adımlar
Avrupa Birliğine tam üye adayı olan ve NATO'nun önemli bir üyesi olan Türkiye'nin bu özellikleri Afrika ve Asya'nın serbest bölgesi olma yönünde atacağı adımlar için kaldıraç etkisi yapacaktır.
Finans ve sermaye akışının geliştirilmesi: Türkiye, Afrika ve Asya'dan gelen sermaye akışını çekmek için serbest bölgeler oluşturmalıdır. Bu bölgelerde vergi teşvikleri ve kolaylaştırılmış yatırım süreçleri sunulabilir. İstanbul Finans Merkezi projesi, bu anlamda önemli bir adım olup daha geniş bir bölgeye hitap edecek şekilde genişletilebilir.
Para ve mal-hizmet ticareti altyapısının güçlendirilmesi: Türkiye, altyapısını dijitalleştirerek Asya ve Afrika'ya yönelik ticaretini artırmalıdır. Lojistik merkezlerin kurulması, ihracat kapasitesini genişletecek ve Türkiye'yi bölgesel bir ticaret merkezi haline getirecektir.
Nitelikli iş gücü ve eğitim yatırımları: Afrika ve Asya'daki iş gücü açığına hitap edecek nitelikte eğitim ve mesleki gelişim programları düzenlenebilir. Türkiye, bu pazarlarda iş gücü yetiştirme merkezi olarak konumlanabilir.
Turizm ve kültürel etkileşim: Afrika ve Asya'dan gelen turistlerin sayısını artırmak için kültürel bağlar ve turizm altyapısı geliştirilmeli, vize kolaylıkları sağlanmalıdır.
Türkiye'de sermaye piyasaları reformları: Hayat, hürriyet ve mülkiyet, John Locke felsefesinin üç ana ilkesini oluşturur. Bunlar arasında diğer ikisini besleyen veya onların ön şartı olan değer mülkiyettir. Mülkiyetin enflasyon, manipülasyon ve spekülasyonla eritilmesi önemli bir ihlal olup, sermayenin tabana yayılmasında ciddi bir engel teşkil eder. Sermaye piyasaları ve borsaların yatırımcılar için küçük tasarrufları biriktirerek yönlendirmesi işlevi, mülkiyetin güvence altına alınmasıyla yakından ilişkilidir. Dolayısıyla hisse senedi piyasasının, halka arzdan sermaye artırımı, kar dağıtımı ve birleşme ve devralmalara kadar bütün süreçlerinde izlenebilir, şeffaf, hukukun üstünlüğüne göre hareket eden, hesap veren bir sistem içinde işlemesi, güven için bir ön şarttır.
Likidite artırıcı önlemler: Borsa İstanbul'da işlem gören şirket sayısının artırılması için halka arzların teşvik edilmesi gerekiyor. Ayrıca, piyasalara uluslararası sermaye çekmek için vergi avantajları ve yatırımcı dostu düzenlemeler yapılmalıdır. Bunun için de kurumsal yönetim ilkeleri ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlerin tartışmasız benimsenmesi şarttır. Son yıllarda, borsada uluslararası yatırımcı varlığındaki düşüş, bu alanda ivedi ve kapsamlı önlemler alınmasının şart olduğunu gösteriyor.
Kurumsal yönetim ve şeffaflık: Şirketlerde kurumsal yönetim ilkelerine daha fazla önem verilmeli ve yatırımcı güveni artırılmalıdır. Bağımsız denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir.
Finansal eğitim ve yatırımcı bilinçlendirme: Sermaye piyasalarında yerel yatırımcıların sayısını artırmak için finansal eğitim kampanyaları düzenlenmelidir.
AB üyeliği ve İslami finansın gelişmesi için yapılacaklar
AB üyeliği yolunda adımlar: Hukukun üstünlüğü ve demokratik reformlar hızlandırılmalıdır. Ekonomik kriterlerde uyum ve özellikle finansal düzenlemelerde AB ile entegrasyon sağlanmalıdır.
İslami finansın gelişmesi için yapılacaklar: İslami finans için daha kapsamlı düzenlemeler yapılmalı ve İslami ilkelere uyum komiteleri kurulmalıdır. Sukuk ve faizsiz kredi gibi ürünlerin yaygınlaştırılması ve çeşitlendirilmesi sağlanmalıdır.
İslami fintek: Dijital çözümlerle İslami finansı fintek platformlarına entegre ederek geniş kitlelere ulaştırmak önemlidir.
SONUÇ
Türkiye, İslami finansın gelişimini destekleyerek, Asya ve Afrika'da bir finans merkezi haline gelebilir. İstanbul'un finans merkezi olma vizyonu, en az on yıllık bir gecikme ile sekteye uğramıştır. Ancak, İslam ülkelerinin mevcut durumları dikkate alındığında, Türkiye'nin bölgesinde güçlü bir kıtalararası finans merkezi olma potansiyeli hala güçlü şekilde sürmektedir. İslami ve konvansiyonel finansın büyüme üzerindeki farklı etkileri dikkate alındığında, İslami finansın Türkiye için uzun vadede sürdürülebilir kalkınma sağlayabilecek önemli bir destekleyici hatta yerine göre alternatif olduğu söylenebilir.